10 Eylül 2023 Pazar

Urban Sketch Buluşması

Ne zamandır gitmek istediğim ama bir türlü fırsat bulamadığım Urban Sketch buluşmalarına sonunda gidebildim. Urban Sketchers İstanbul topluluğu dün Kadıköy'de Tarihi Yeldeğirmeni Mahallesi’nde buluştu. Benim ilk katılışımdı ve çok heyecanlıydım. Çok keyifli geçti ve yepyeni insanlarla tanıştığım için çok mutlu ayrıldım. Gelecekteki buluşmalara katılmayı da hevesle bekliyorum. :)





Ağustos 2023 : Konsantre

Bir baktım ki ağustosu atlayıp eylüle gelmişiz ama yine de ağustosla ilgili birkaç şey söylemeden geçmek istemedim. Ağustos benim için çok yoğun bir aydı, hem maddi hem manevi anlamda inişli çıkışlı duygular eşliğinde epey yorulduğum bir ay oldu. Bunun yanında bir yıllık evde dinlenmenin ardından tekrar işe başladım. Tekrar bu tempoya alışmak biraz zamanımı alacak gibi görünüyor. Bunun yanında ikinci üniversite okumaya karar verdim hem de iki ayrı üniversitede... Bu yıl beni tempolu bir süreç bekliyor umarım her şey güzel olur.

31 Temmuz 2023 Pazartesi

Temmuz 2023: Hiç Temmuz Gibi Değil


Bayram dönüşünde türlü olaylar gelişimi nedeniyle bu ay biraz mod düşüklükleri ile geçti. Bazen ruhumun bazı insanlar tarafından emildiğini çok net hissediyorum. Böyle zamanlarda yaptığım tek şey oturup kendi kendimi yiyip bitirmek. Olan yine bana oluyor ve kimsenin ruhu duymuyor.

Bojack Horseman’a başladım. İyi ki başlamışım diyorum, çok çok çok iyi. 

Lenslerim bitmişti yeni lens almak için doktora gittim, numaralarımda değişiklik varmış e bir de gözlük alayım dedim. İyi oldu güzel oldu. 

Satın aldığım her şeyi ama herrr şeyi değiştirme huyum var ve bu huyumdan nefret ediyorum. Değiştiremezsem de bi huzursuz olurum rahat edemem. Mesela bana hediye gelen ukuleleyi bile değiştirdim. Napayım ben de böyleyim. 

Yaza düğün var, ay yazdayız ya zaten. Neyse işte zaman daraldı ve artık bir an önce olsun bitsin bence. 

30 Haziran 2023 Cuma

Haziran 2023: Mario

Bu yıl benim için biraz kafası karışık bir yıl oldu ama en karışığı hazirandı. Hani film izlemek istersiniz de bir türlü film seçemezsiniz ya ve film seçerken saatler geçer sonra bir bakmışsınız iki film izlenip bitirilecek saatte siz hala film seçmeye çalışıyorsunuzdur. Ne acı ama! İşte benim çoğu zamanım da böyle geçiyor. Yapacak çok şeyim var ama hangisini yapsam diğerinin boynu bükük kalıyor gibi hissediyorum. Sonra hop ona geçiyorum derken bu sefer bir diğeri bana yandan göz kırpıyor. Ne yapacağımı bilemez hale geliyorum elim ayağıma dolaşıyor. En sonunda oturup düşünmekten hiçbir şeye başlanılamamış bomboş saatlerin uçup gittiğini görüyorum ve bu çok üzücü oluyor. Bu sadece bana mı oluyor yoksa herkese mi oluyor bunu da merak ediyorum. Umarım yalnız değilimdir yoksa yıkılırım.


Casa Botter'a gittik. Açıkçası içindeki sergiden çok binayı merak ettiğim için içeriye girebilecek olmamıza heyecanlandım. Böyle eski ve şahane mimarisi olan binalar beni hep etkilemiştir. Nitekim buradan da çok etkilendim. Gitmek isteyenlere, yeri İstiklal Caddesi'nde bulunuyor. 


Sonunda yeni binasında açılışını gerçekleştiren İstanbul Modern'e gittim. Bu üçüncü gidişim oldu, sanırım yine gitmeye devam edeceğim. Önce bir vapur keyfi yaptım, ardından müze keyfi, en sonunda da kendimi Karaköy sokaklarına vurdum. Oh mis. Harika bir gündü, sanırım kendimle date en sevdiğim şey.


Sonunda youtube'a geri döndüm. Küçük de olsa bir video yükledim. Merak eden olursa -> youtube kanalım


Kadıköy sineması'nda Fleabag oyununu izlemeye gittik. İlk çıktığında biletler kapış kapış gitmişti, ek seanslardan zar zor bilet buldum.


Ve bence en önemli şey, aylardır yapmayı planladığım tuvale başlamak oldu: nihayet! Ay bitmeden tabloyu bitirmeyi planlıyordum ama beklenmedik sürprizlerle karşılaştım maalesef.


Genelde yalnız takılmayı seven biriyimdir, kendimleyken yapacak çok şey bulurum ve canım hiç sıkılmaz. Yani ben kendi kendime mutluyumdur aslında ama hayatta bazı can sıkıcı şeyler oluyor tabii ki. İstemediğin ortamlarda istemediğin durumlarda kalabiliyorsun, kalmak zorunda bırakılıyorsun. Sonra bu can sıkıcı şeylere katlanmaya çalışıyorsun, efor sarf ediyorsun. Sonra bir durup soruyorsun değer mi diye, kim için ne için? Kafamda deli sorular. 30 yaş önemli bir dönüm noktasıydı benim için. Bazı şeylerin eskiden beri farkındaydım ama bu bazı şeyleri değiştirecek gücü kendimde bulamıyordum. 32 yaşımda kafam açıldı bir sürü farkındalık kazandım. Bu farkındalıklar bir tane değil ya da hepsi birden aynı anda önüne gelmiyor. Teker teker kilitler açılıyor, yavaş yavaş farkına varıyorsun, anlıyorsun. Bazen kendimi Mario gibi hissediyorum. Tek tek engelleri aşıyorum, bazen mantar yiyip güç kazanıyorum. Umarım ben de oyunun sonunda prensese ulaşabilirim. Mesela 2 senede çok farkındalık yaşadım. Değiştim. Her şeyim değişti, kimyam değişti. Ama bu birden olmadı. Aşama aşama. Muhtemelen bu böyle sürmeye de devam edecek. 33'te başıma neler gelecek merakla bekliyorum, biraz da korkuyorum. Ama önemli olan o değişim gücünü artık kendimde bulabiliyor olmam. Bu ay biraz ay dökümü değil de iç dökümü gibi oldu ha ne dersiniz?

31 Mayıs 2023 Çarşamba

Mayıs 2023: Hediye

Mayıs benim ayımdı 💫


11 Mayıs doğum günümdü 🎂 


Harika insanlardan harika hediyeler aldım 🎁


Hayatımda ilk defa bir orkidem çiçek açtı 🌸


Harika bir kediyle tanıştım 🐈‍⬛

5 Mayıs 2023 Cuma

Orkide

Hayatımda ilk defa baktığım bir orkidem çiçek açıyor. Sabah tesadüfen gördüm ve oturdum mutluluktan ağladım. Evet yaptım bunu çünkü mucize gibi bir şey oldu benim için. Monsteram uzun bir süredir yeni yaprak çıkarmıyor, daha önce hediye gelen orkidelerime de hiç bakamamıştım, hepsini annemin evine götürdüm ve orada bir bir açtılar. Ama bu kez ilk defa benim baktığım bir orkide çiçek veriyor. Oysa dün kendi kendime monsteramın yeni yaprak çıkarmaması, sarmaşığımın yapraklarının sararması ve senelerdir hiçbir orkidemin çiçek açmaması nedeniyle ben hiçbir zaman çiçek bakamayacağım herhalde diye düşünmüştüm. Bugün ise orkidemin çiçek açtığını gördüm ve mutluluktan ağladım. Bu bir şeylerin habercisi olmalı :’) 🧿

30 Nisan 2023 Pazar

Nisan 2023: Yorgun

Nisan ayı hem çok yavaş hem de çok hızlı geçti benim için, çok garip. Ama şöyle bir dönüp bakınca da aslında bir çok şeyi sığdırmışım. Ayın ilk günlerinde Kadıköy'de harika bir yer keşfettim: Friends Kadıköy. Tesadüfen önünden geçerken gördük ve hemen içeri daldık. İçerisini öyle güzel döşemişler ki dizideki kafeye çok benzemiş, Monica'nın evinden esintiler de var tabii. Menülerine ise diyecek söz yok, bayıldım! Görselini bırakıyorum, Friends severler menü listesine bakınca ne demek istediğimi anlayacaklar ;)


16 Nisan'da Harbiye'de Herkes Tek - Dirsek Teması konseri vardı. 25 sanatçının solo olarak sahneye çıktığı etkinliğin bilet geliri, İstanbul Vakfı’nın “Büyüt Hayallerini” projesine bağışlanarak deprem bölgelerinden İstanbul’a gelen üniversiteli kız öğrenciler için eğitim bursu olacaktı. Dolayısıyla anlamı büyük bir konserdi. Konser saat 8'de başladı gece 1'de bitti. Konser sonrası epey yorgunduk. 25 sanatçıdan 10 tanesi kadarı zaten dinlediğim müzisyenlerdi ve gitmeden önce geri kalanlar hakkında bilgim olmadığı için sıkılacağımı düşünüyordum ama aksine yepyeni müzisyenler keşfettim. İyi ki gitmişim diyorum.



Sonra tabi bayram faslı başladı. Malum bayram demek memlekete gitmek demek. Memlekete gitmenin simgesi de Osmangazi Köprüsü olurdu herhalde benim için :)


Antik kentlere olan sevdamın üstüne memleketimde de böyle bir güzellik hasıl olunca -ören yeri hep vardı ama bu sütunlar sonradan çıkarıldı ve dikildi- buraya her gidişimde karşısına geçip hayran hayran seyretmek ve fotoğraflamak da benim için bir görev halini aldı.


Nisan ayındaki bir diğer önemli gündemimiz de kız kardeşimin nişanıydı. O yüzden bu bayram çok daha koşuşturmacalıydı hepimiz için. Öyle yorgundum ki üstüne bir de 7 saatlik bir bayram dönüşü trafiği çektik. İstanbul'a döndükten sonra dinlenip de kendime gelmem epey uzun sürdü. Sonuçta gelinin kız kardeşi olmak kolay değil.

27 Nisan 2023 Perşembe

Dizi Yedilisi #7

1. Güç Yüzükleri

J.R.R. Tolkien'in romanlarından esinlenen Güç Yüzükleri, Orta Dünya'nın İkinci Çağı'na odaklanıyor ve Hobbit veya Yüzüklerin Efendisi filmlerinden binlerce yıl öncesinde yaşananlara odaklanıyor. Göreceli bir barış döneminden başlanan dizide, Dumanlı Dağlar'ın en karanlık derinliklerinden Lindon'un görkemli ormanlarına, ada krallığı Numenor'dan, haritanın en uzak noktalarına kadar tüm bu diyarların ve karakterlerin yarattığı destan anlatılıyor. Yüzüklerin Efendisi ve Hobbit filmlerini izleyip seven biri olarak diziyi sevdim.

2. House of the Dragon

Yine bir spinoff dizi ile karşı karşıyayız. Sanırım Güç Yüzükleri ile yakın zamanlarda çıktı. Çoğu kişi de iki diziyi karşılaştırdı. Ben çok sonraları ikisini de izledim ve nedense çoğunluğun aksine Güç Yüzükleri'ni daha çok beğendim sanırım. Dizide Daenerys Targaryen'in doğumundan 172 yıl önce, Targaryen Hanesi gücünün zirvesinde ve krallığın başındayken patlak veren iç savaşı izliyoruz.

3. Squid Game

Netflix'in epey ses getiren dizisi Squid Game Güney Kore yapımı drama, macera, aksiyon ve distopya türünde. Dizide ekonomik olarak ciddi zorluklar çeken bir grup Güney Koreli’nin katıldıkları yarışmada hayatta kalan son kişi olarak 45.6 milyar Güney Kore Won’luk para ödülünü kazanma çabaları anlatılıyor. Diziyi izlediğim zaman beğenmiştim. Yeni sezon da yaza geliyormuş diye duydum.

4. Black Mirror

Çok sevdiğim bir diğer distopya dizisi Black Mirror. Sanırım izlediğim ilk yabancı dizilerden biri ama nedense yazmak ancak aklıma geldi. Her bölüm birbirinden bağımsız olsa da aslında ana tema çok benzer diyebiliriz. Tüm bölümlerin ortak özelliği gelecekteki teknolojik cihazların boyut atladığı bir dönemde geçmesidir. Haziran'da yeni sezon gelecekmiş, merakla bekliyorum.


5. Gözlerinin Ardında

Yine bir Netflix dizisi. Sarah Pinborough'nun popüler romanından uyarlanan psikolojik gerilimde türündeki Gözlerinin Ardında dizisi, eşinden boşanmış bekâr bir annenin, psikiyatrist patronuyla ilişki yaşamasını ve bu ilişki esnasında onun gizemli karısıyla da gizlice arkadaşlık kurmasını konu alıyor. Bekâr anne, psikiyatrist patronu ve karısıyla kurduğu bu ilişkide kendini sapkın zihin oyunlarının içinde buluyor.


6. Lupin

Senegalli bir göçmenin çocuğu olarak Fransa'nın başkenti Paris'e gelen profesyonel hırsız Assane Diop'u anlatıyor. Assane'nin babası, işvereni, zengin ve güçlü Hubert Pellegrini tarafından pahalı bir elmas kolyeyi çalmakla suçlanır ve hapishane hücresinde utançtan kendini asarak genç Assane'yi yetim bırakır. sonrasında da olaylar gelişir. Aslında iyi dizi ama ben ilk sezonda biraz sıkılmıştım. O yüzden 2. sezonu da izlemedim. 3. sezonu da yoldaymış.


7. The O.C.

Yıllar yıllar önce sanırım liseye giderken cnbc e'de izlemiştim. Geçenlerde birden aklıma geliverdi. Hatta sonra dizinin Türkiye uyarlaması yapıldı: Medcezir. Konusunu belki az çok bilirsiniz. Avukat Sandy Cohen, oğlu ve eşi ile birlikte O.C'de iyi bir yaşam sürmektedir. Ancak sıradan bir aileden geliyor oluşu, eşinin babası ile aralarında her zaman bir sorun olarak kalmıştır. Bir gün gönüllü avukatlık yaptığı sırada Ryan Atwood isimli bir genç ile tanışan Sandy, bu zeki gençten çok etkilenir. Ryan'da adeta kendisini gören Sandy, ona reddedemeyeceği bir teklif yapar. Çok gururlu bir genç olan Ryan, Cohenler'le birlikte yaşama davetini başta reddetse de, kısa sürede ailenin ikinci oğlu olup çıkar ve Seth ile de kardeş gibi olurlar. Tabii bu arada komşu evin kızı Marissa'ya da aşık olur.

31 Mart 2023 Cuma

Mart 2023: Düzen

Bu ay benim için düzen ayıydı. Nedense her şeyi zihnimde bir kategoriye sokma, belli bir kurala, belli bir düzene oturtma gibi kötü bir huyum var. Bunu yapmazsam günlük hayatımda aşırı huzursuz oluyorum. Bu aralar kafayı kitap-dizi-film-müzik düzenleme işlerine taktım ve bütün bunları yapmak aşırı zamanımı aldı. Araya bir de hard disk'i düzenlemeyi sıkıştırdım, o da apayrı bir zaman kaybıydı. Bomboş işlerle uğraştım belki de ama işte kendimi engelleyemiyorum. İlgilenenlere kullandığım uygulamaları da söylemek isterim belki benim gibi düzen bağımlıları vardır, işlerine yarar. Okuduğum ve okumak istediğim kitapları takip edebilmek için yıllardır Goodreads sitesini kullanıyorum, onun yanında bir de 1000kitap hesabı açtım. İzlediğim ya da izlemek istediğim dizi ve filmleri yıllardır bir defterde tutuyordum ve neyse ki bu yıl filmler için Letterboxd uygulamasını keşfettim, uygulama iyi güzel ama sadece filmleri içeriyor. Sonra tesadüfen Tv Time uygulamasını keşfettim, önceleri sadece diziler için kullanılıyormuş ama artık filmler de mevcut. Sanırım Letterboxd kullanmayı bırakacağım, bakacağız. Müziklerimi düzenlemeye gelince, o konu da şöyle aslında, bilgisayarımda güzel bir müzik arşivim vardı, onu çalma listeleri hazırlayarak ve kitaplığıma sanatçı ve albümleri ekleyerek Spotify'a geçirdim diyebiliriz. Bir de yine uzun yıllar önce kullanmaya başladığım Last.fm hesabım var ki ona da yeniden müziklerimi skroplamaya başlayacağım.

Sanatçının Yolu'nu okumaya başladım. Kitap bazı görevler veriyor; sabah sayfaları yazmak, sanatçı buluşmaları yapmak gibi... Güzel başladı, hatta sırf bunun için gittim kendime güzel bir defter bile satın aldım ama devamını getiremedim maalesef. Sanatçı buluşması denilen şey de kendi kendine bir date aslında. Kitaba başlarken çok hevesliydim ama bir yerde o hevesim kırıldı, nedenini ben de anlamadım. Kitaba biraz ara verdim, tekrar devam edeceğim.

Koyu bir Leyla ile Mecnun fanı olarak dizinin tekrar başlaması ve hatta exxen'de başlamasına biraz canımı sıkmıştı. Uzun bir zaman da izlemeyerek kendimce tepki göstermiştim. Geçenlerde exxen'den hediye üyelik elde edince yine bakmamaya kararlıydım ama hadi bir göz atayım dedim ve açar açmaz eski anlara döndüm, aynı tadı aldım resmen. Durur muyum, hemen başladım tabii! Şu an 3. sezondayım.

Kendime urban sketch hedefi koymuştum, bu ay bu hedefime ulaştım demeyi çok isterdim ama ne yazık ki olmadı. Tek bir kalem bile oynatamadım.

Grafik Tasarım kursuna başladım. Başlayalı iki ay oluyor. Kurs iyi gidiyor. Bu konuda çok heyecanlıyım.

Ramazan başladı. Ne çabuk geçmiş bir yıl, geçen seneki bayram dün gibi aklımda.

İlk aylık dökümümün sonuna geldik. Nisan'da görüşürüz!

*Başta bahsettiğim çeşitli platformlardaki profillerim, takipleşebiliriz*

goodreads | 1k letterboxd | tvtime | spotifylast.fm

15 Mart 2023 Çarşamba

Dizi Beşlisi #6

1. The Office

Amerikan versiyonunu izledim, İngiliz versiyonunu da ilk fırsatta izleyeceğim. İçinde Ricky Gervais bulunan bir işin kötü olma olasılığı yok gibi bir şey herhalde. İlk bölümlerde acayip yabancılaşarak izledim ama bölümler ilerledikçe, karakterler yerine oturdukça çok zevk almaya başladım. Dizi Dunder Mufflin adında bir kağıt şirketinde yaşanan günlük olayları konu alıyor. Dizinin herkese hitap eden bir mizahı yok ama ben bayıldım. Bu kadar geç izlediğime de biraz üzüldüm. Bu tip 9-10 sezonluk dizileri izlemek doğal olarak biraz zaman alıyor ve ben bingelemeden günde 1-2 bölüm izleyerek bitirdim. Böyle olunca da uzun zaman karakterle birlikte olma hissi yakalıyorsunuz ve arkadaş gibi oluyorsunuz. Bu hissi çok seviyorum.

2. Seinfeld

Ben sitcomlarda sondan başa doğru gidiyorum sanırım. Seinfeld de bu işin ilklerinden. 89-98 yılları arasında yayınlanmış eski bir dizi. Dizide Jerry ve arkadaşları George Costanza, Elaine Benes ve Cosmo Kramer'ın maceraları konu ediliyor. Ben henüz başlardayım şimdilik güzel gidiyor ama ilerleyen sezonlarda daha da iyi olduğu söyleniyor bakalım izleyip göreceğiz.

3. Emily in Paris

Bu dizi benim için antidepresan vazifesi görüyor desem yalan olmaz. Renkler, sahneler tam bir görsel şölen, müzikler de çok tatlı. Dizi, bir iş fırsatı için Paris'e taşınan ve kültür çatışması yaşayan Amerikalı bir kadın olan Emily'nin başına gelenleri anlatıyor. Bu aralar Fransız kültürüne karşı bir ilgim var dolayısıyla bu diziyi izlemeyi de seviyorum. Çok tatlı bir dizi.


4. The Serpent

The Serpent, 70’li yıllarda Güneydoğu Asya’da Batılı turistlerin peşine düşen bir seri katilin hikayesini konu ediyor. Charles Sobhraj, Güneydoğu Asya’daki çeşitli ülkelere seyahat eden 20 gezginin cinayetinin sorumlusudur. Dizide dünyanın farklı kıtalarında hakkında arama emri çıkarılan Sobhraj’ın yakalanma öyküsünün anlatılıyor. Toplamda 1 sezon / 8 bölümden oluşuyor. Ben sevdim, iyi diziydi. Ayrıca dizinin bir bölümünde Türk oyuncu İlker Kaleli oynuyor.

5. Sex Education

Gençlik dizilerini seviyorum. Toplam 3 sezonluk dizide karakter gelişimi çok güzel ilerliyor. Toy ve içine kapanık bir öğrenci olan Otis Milburn, cinsellik terapisti olan annesiyle birlikte yaşamaktadır. Haliyle cinsellik sohbetlerinin tam ortasında büyüyen Otis, yıllar içerisinde bu konu üzerinde uzmanlaşmıştır. Otis, uzmanlığını okulda statü elde etmek için kullanabileceğini keşfeder. Zeki arkadaşı Maeve ile harekete geçer ve arkadaşlarının seksle ilgili problemlerini çözmek için gizli bir seks terapisi kliniği açar. Dizideki genç karakterler bir yandan akademik hayatları, gelecekleri için eğitimlerini sürdürürken bir yandan da bitmek bilmek ergenlik sorunlarıyla baş etmeye, kendilerini tanımaya, sosyal hayatta var olmaya çalışıyor ve birbirinden güzel dostluklar kuruyorlar. İngiliz dizilerini seviyorum.

7 Mart 2023 Salı

Caddebostan

Caddebostan'ın sahil tarafına daha önce gitmemiştim. Gitmek için yanlış bir zaman seçtim belki çünkü hava epey kapalıydı. Ama yine de çok iyi geldi. Benim için ekstra olarak etraf biraz fluydu çünkü etrafı görmekte zorlandım. Dışarıda gözlük takmayı sevmiyorum, lenslerim de bitti, yani hayat bana bu aralar zor. Lens kullanmayı da pek beceremiyorum aslında ama başka çare kalmadı gibi. Göz çizdirmeyi de düşünüyorum ama biraz da korkuyorum. Yaptıran ve fikir verecek olan var mıdır acaba?


 Sahil tarafı epey güzelmiş. Yazın da gidip görmek lazım. Eminim çok güzeldir. Sahil şeridinden iç taraflara doğru genelde sokak aralarında hep kahve dükkanları ve kafeler var. Sokakların hepsi en nihayetinde Bağdat Caddesi'ne çıkıyor. Ama nasıl desem, ben pek sevemiyorum böyle yerlerde zaman geçirmeyi. Bana pek samimi gelmiyor, o Kadıköy'deki salaşlığı arıyor ruhum hep. Hele ki alışveriş yapmayacaksam bence gelmenin hiçbir anlamı yok. Geleceksem ancak deniz kenarında vakit geçirmeye gelmeliyim.  Bir daha kim bilir ne zaman gelirim, yazın gelirim işte, güneşli halini görmeye.

Son dönemlerde kedileri aşırı seviyorum, henüz eve alıp sahiplenecek kıvama gelemedim ama bu çok onları çok sevdiğim gerçeğini değiştirmiyor. En azından bahçeden baktığımız kedilerimiz var. Burada da çok sevimli kedilerle kesişti yolumuz.

1 Mart 2023 Çarşamba

Dizi Beşlisi #5

1. After Life

Tam bir kara mizah dizisi. Duygulandırdığı, insanın içini cız ettiren çok yeri var ama eğlenceli bir yanı da var. Tabi İngiliz mizahı herkese hitap etmeyebilir. Benim çok sevdiğim dizilerden biri oldu After Life. Dizide eşinin ölümünün ardından depresyona giren Tony'nin yaşadıkları anlatılıyor. 3 sezon yayınlandı. Çok rahat izlenip bitirilebilecek bir dizi.


2. Dead to Me

Bir diğer kara mizah dizimiz de Dead to Me. Tamamen Netflix'te dolaşırken görüp bir bakayım deyip izlemeye başladığım ve fazlasıyla sevdiğim bir dizi oldu. Burada dramı After Life'taki kadar yoğun hissetmiyoruz aslında, evet acı var ama üstüne de yaşanan onca şey var ve bir yandan da eğlenceli. Çok çok sevdiğim bir dizi Dead to Me. Dizi kocasının acısını atlatamayan Jen'in hayatı kendisinden tamamen farklı bir karaktere sahip bir kadın ile tanışmasını ve ikisi arasında güçlü bir arkadaşlık filizlenmesini konu alıyor. Dizi 3 sezon hatta son sezonu daha yeni yayınlandı ama hala izleyemedim.

3. Fleabag

Phoebe Waller-Bridge deyince akan sular durur. Bu kadının yaptığı her işi seviyorum. Yine bu dizi de bir kara mizah dizisi ve yine bir İngiliz dizisi. İngilizler bu kara mizah işini seviyorlar sanırım. Dizi Londra'da özgür ruhlu ama öfkeli ve kafası karışmış genç bir kadının başına gelenleri konu alıyor. Altışar bölümlük 2 sezondan oluşuyor.

4. Crashing

Yine bir Phoebe Waller-Bridge dizisi. Dizi yirmili yaşlarda bir grup genç düşük bir kira ödeyerek kullanım dışı bir hastanede mülk koruyucuları olarak yaşamaya karar vermeleri üzerine gelişen bir hikayeyi konu alıyor. Dizi sadece 6 bölümlük.


5. Rick and Morty

Kesinlikle orada burada adını görmüşsünüzdür. Nedense bir anda çok popüler oldu ya da ban öyle geliyor bilmiyorum. Ama neyse ki popüler olan şeylere karşı bir antipatim yok. Dizi, kendi zamanlarını aile hayatı ve boyutlar arası yolculuk arasında bölüştürmüş alkolik bilim insanı Rick ve onun torunu Morty'nin maceralarını anlatıyor. Aslında diziyi çok sevdim ama çok sıkıldığım bölümler de oldu nedense. Yine de bu, diziyi çok sevmiş olmamı değiştirmiyor. Yeni bitirdim. Toplamda 6 sezon ve son sezonu Netflix'te yeni yayınlandı.

27 Şubat 2023 Pazartesi

Pazartesi

Aslında yazmak istediğim ne çok şey var ama yazmaya takatim yok sanırım. Çünkü yirmi gündür aynı şeyleri söylüyoruz aynı şeye kızıyoruz aynı şeye sinirleniyoruz aynı şeye ağlıyoruz. Geçecek diyoruz ama yaşanan onca acı ne olacak, yitip giden onca can ve yakınlarını kaybeden onca insan... Bize geçer belki de, onlara hiç geçmeyecek. Bunu düşündükçe de her şey en başa dönüyor. 

Düşünüp durdukça aklımı kaybedecek gibi oluyorum. İlk iki hafta sürekli sosyal medyadan ve tv'den yaşananları takip ettim ama benim elimden yardım göndermek dışında bir şey gelmiyor ve ben buna dayanamıyorum dolayısıyla da mental olarak bir çöküş yaşadım. Bu yüzden biraz uzak kalmaya ve bir şeylerle uğraşıp kafamı dağıtmaya çalıştım. En azından bizlerin sağlıklı olup bu insanlara bir şekilde yardımcı olması gerekiyor ve bu acıyı yaşamayanlar olarak bu şekilde bir çöküş yaşamaya da hakkımız yoktur belki de bilmiyorum. Psikolojim bu noktada biraz zayıf kaldı belki kabul edebilirim.

Yine bir kaybolup bir dönüyorum. Ben de böyleyim işte, beni de böyle kabul edin. Artık buradayım, çok güzel olacak vs demeyi isterdim ama güzel olacak mı sahiden her şey? Artık inanıyor muyuz güzel günlerin geleceğine? Sanki yıl geçtikçe yokuş aşağı yuvarlanır gibi gidiyoruz. Yeni gelişmeler var mesela bahsedilebilecek ama bütün yaşananlardan sonra anlamı kalmıyor sanki ne bileyim. Evde duramaz oldum, en ufak bir seste irkilir oldum, sürekli o anı planlar oldum. Bir yandan da büyük İstanbul depremi diye korku yaydıkları için iyice psikolojim bozuldu. Hiçbiri bir diğerinin dediğine katılmıyor. Bırak diğerini kendi söylediği ile çelişen oluyor. Twitter'a giresim gelmiyor artık. Bir yandan deprem bölgesinde yaşanan acıyla burkulan yüreğimiz, diğer yandan bizim de başımıza gelecek korkusu... 

Hiçbir şeyin anlamı yokmuş meğer, malın mülkün eşyanın... Kafamıza taktığımız küçük ama büyüttüğümüz şeylerin... Resmen bir tokat gibi çarptı yüzüme. Maalesef bir deprem ülkesiyiz ve bununla yaşamayı öğrenmemiz gerek. Umarım ki bu darbeden sonra ülkece eskisi gibi rehavete kapılmayız. Bu ülke bana radye temel, perde beton, tünel kalıp neymiş onu öğretti. Daha ne diyebilirim ki...